Ufuk Çizgisi Dergisi
Ufuk Çizgisi Dergisi

"Bütün alimler bilsinler ki dünya isteklerinden vazgeçtik. Medreselerle tekkeleri onlara bıraktık, istedikleri gibi bunların gelirlerinden faydalansınlar. Her şeyden vazgeçip bir bucağa sığındık. İşlerine yarasaydı, rebabı da din adamlarına bırakırdık. Fakat ne yapalım, onlar rebaba haram diyorlar, aleyhinde bulunuyorlar; Rebab garip kalmış, biz de o garibi okşamada ve

onun gönlünü yapmadayız. Gariplere dost olmak erlerin kârıdır"
Hz. Mevlana

Ercan Alkan
Ercan Alkan

İslam Medeniyetinin şekillenmesinde kurucu unsur olan tasavvufi öğreti, İslam medeniyetinin çözülme sürecinde ve gerilemesinde ana neden olarak gösterilmektedir. Bu tarz bir yargıya varmak ne tür bir refleksin ürünüdür?
.............................
Sorunuza şimdi giriş yapabilirim. İslâm dünyasının "geri” kalmasının ardında sûfiler olduğunu iddia edenlerin

görüşleri târihî vakıalarla asla örtüşmemektedir. Ayrıca şunu da asla unutmayalım ki, bir medeniyet bütün kurumlarıyla geriler ya da çöker.

Oysaki târihî gerçeklikler, İslâm dünyasında birçok bilimsel çaba ve buluşun arkasında sûfilerin olduğunu bize gösterir. Sûfiler sadece tekke köşelerinde evrâd ve ezkârla meşgul olmamışlardır. Aksine tekkeleri

birer ilim yuvası hâline getirmişlerdir. Kimya, astronomi, astroloji, matematik, edebiyat ve sanatın birçok dalı tekkelerde öğretilmiş ve tekke mensubunca bu ilim ve sanat dallarına dâir risaleler kaleme alınmıştır. IRCICA'nın (İslâm Târihi Kültür ve Araştırma Merkezi) Osmanlı bilim literatürüne dâir yayımlamış olduğu eserlere baktığımızda müelliflerin yarıdan

fazlasının sûfi olduğunu çok rahat görürüz.

Örneğin, Süleymaniye Kütüphanesinde, eserinin birisinde Endülüslü bir âriften matematik dersi aldığı kaydı bulunan Dâvud-ı Kayserî kimdir? İbnü'l Arabî'nin eserlerinin şârihi ve tâkipçisi, Osmanlı'nın ilk müderrisi bir zât. Bağlantıları iyi tâkip edersek bir sûfi, bir medrese ehli ve bir bilim adamı

kimliği.

Edirneli Hamdi-yi Bağdâdî isminde Halvetî-Uşşâkî bir zat vardır. Bu zat Bağdatlı olduğu için kendisine "Bağdâdî” nisbesi verilmemiştir. Kendisi tekkesinin bahçesinde çiçek yetiştiren bir kimsedir. Şeyh'inden Bağdat'a gitmek ve sırf bir lâle tohumu edinmek üzere destur alır. Bir iki yıl Bağdat'ta ikamet eder birtakım zirâî araştırmalarda

bulunur tekrar Edirne'ye avdet eder. Şeyhi "hoşgeldin bizim Bağdatlı” der ve bunun üzerine Bağdâdî nisbesini alır, yâni botanikçi bir şeyh efendi.
Örnekler çoğaltılabilir.

Madeline C. Zilfi
Madeline C. Zilfi

Bu tartışmayı onlarca yıl boyunca canlı tutan, hepsi de din adamı olan tartışmacılar 17. yüzyıl boyunca meyhane ve kahvehanelere saldırılar düzenlediler. Ne var ki, başlıca savaş meydanları dini mekânlar, camiler, medreseler, tekkeler ve türbelerdi. Camilerde hararetle konuşuyor, medreseleri galeyana getiriyor, tekkeleri ve ziyaretgâh haline gelmiş türbeleri

eleştiriyorlardı.